6 Eylül 2017 Çarşamba
Enflasyon nedir?
Enflasyon nedir?
Cari fiyat seviyesinde toplam talebin toplam arzı aşması. Latince şişme anlamına gelen inflare kelimesinden türemiştir. Enflasyon ilk defa 1835 yılında ABD’li bir devlet adamının vermiş olduğu bir konferansta kullanılmıştırenflasyon
Enflasyonu; "ölçülen iki devre arasında reel milli gelir artışından daha fazla para arzı, artışı olması" şeklinde de tarif etmek mümkündür. Buna mukabil enflasyonu toplam arz’daki bağımsız değişmeler ile açıklayan görüşler de vardır. Ne var ki, toplam talep hesaba katılmadıkça, nihai olarak, enflasyonu açıklamanın imkanı yoktur. Toplam talepteki değişmelerin para arzındaki artışlardan bağımsız olarak meydana gelebileceğini de belirtmek gerekir. Mesela para arzında hiçbir değişiklik olmamak kaydı ile sadece gelir dağılımının mevcut kompozisyonu değişirse toplam talepte de buna bağlı olarak bir dizi değişiklik olacağı muhakkaktır.
Enflasyonun sebeplerini ekonominin arz yönünde arayan çeşitli açıklamaları, aralarındaki ayrıntı sayılabilecek farklılıklar bir yana, faktör ve mal piyasalarındaki serbest rekabetten uzak ilişkilere indirgemek mümkündür. Ancak bu tür bağımsız maliyet artışlarına bağlı fiyat yükselişleri, talebi besleyen unsurlarla desteklenmedikçe (mesela, para arzı artışı doğacak), iktisadi durgunluğa paralel olarak eninde sonunda yavaşlamak, durmak zorundadır. Bu düşünce bazı iktisatçıları, arz (maliyet) enflasyonu diye birşey olmayacağını, nihai tahlilde her enflasyonun talep enflasyonundan ibaret sayılması gerektiğini söylemeye götürmüştür.
Enflasyon ile "fiyat artışları" her zaman eş anlamlı olmayabilirler. Her enflasyon beraberinde fiyat artışı getirir. Ancak belli bir devrede fiyat artışları olması mutlaka enflasyon var demek değildir. Enflasyon bir vetire (süreç), fiyat artışı ise bir sonuçtur. Bazı iktisatçılar tarafından, bazı fiyat artışları ile mücadelenin enflasyon ile mücadeleden farklı olduğu veya olması gerektiği savunulmuştur.
Bunlara göre fiyat artışlarındaki enflasyon dışı sebepler şunlardır:
1.Reel milli gelirin düşmesi.
2. Ticaret hadlerinin ülke aleyhinde bozulması. Yani ihraç mallarının fiyatlarının ithal mallarının fiyatlarının nisbi olarak gerisinde kalması.
3. Ekonomisi tarıma dayalı ülkelerde iklim şartlarının elverişsiz gitmesiyle üretimin düşmesi. Kuraklık, sel vs.
4.Sanayi kesiminde uzun süren ve yaygın grevler olması.
5.Harp, iç harp ve büyük karışıklıklar gibi sebeplerle üretim sisteminden, buralara kaynak transferi olması.
6. Dış ticaret dengesinin bozulması sebebiyle sanayi hizmetleri ve tarım kesimlerinde girdi noksanlarının ortaya çıkması.
7.Nüfus artışı ve iç göçler dolayısıyla köy-kent nüfus dağılımının değişmesi.
Fiyat artışlarında enflasyon dışı sebepler olarak sayılan ve çoğaltılabilecek olan bu faktörler ile enflasyon arasında karşılıklı bir etki-tepki (etkileşim) ilişkisinin olduğu da şüphesizdir.
Enflasyon ile karıştırılmaya müsait kavramlardan birisi de pahalılıktır. ekonomi lügatında pahalılık diye bir kavram yoktur. Geçim maliyeti vardır. Fiyat endeksleri vardır, fakat pahalılık endeksi yoktur. Pahalılık izafi bir kavramdır ve şahsın geliri ile fiyatlar arasındaki ilişkiyi verir. Sözgelişi fiyatlar % 20 artarken şahsın geliri % 50 artıyor ise, o şahıs için hayat pahalılaşmamış ucuzlamıştır. Ancak fiyatların % 50 arttığı bir ortamda şahsın geliri % 20 artmış ise, o şahıs için hayat pahalılaşmıştır. Bir başka deyişle sadece fiyatların artması pahalılık manasına gelmediği gibi, fiyatların düşmüş olması da ucuzluk manasına gelmez.
Enflasyonun, gelir dağılımını bozmak, ödemeler bilançosunu etkilemek, toplam yatırım-tasarruf hacmiyle bunların iç dağılımını değiştirmek gibi çeşitli iktisadi etkileri yanında kamu maliyesi açısından en göze batan özelliği dolaylı vergilerle taşıdığı benzerliktir. Enflasyon vergisi kavramını bu benzerlik doğurmuştur.
Enflasyon da, tıpkı vergi gibi, bazı kişilerin elinden bir kısım satın alma gücünün alınıp devlete aktarılması imkanınını vermektedir. Yine tıpkı dolaylı vergiler gibi enflasyon da vergiyi yüklenenlerce az hissedilir bir karakter taşır. Özellikle bu sonuncu husus, bazı vergilerin toplumda ciddi bir tepki uyandıracağından çekindiklerinden siyasi karar organlarının, niçin bunlar yerine enflasyoncu finansman tercihini kolaylıkla yapabildiklerini açıklayan önemli bir unsurdur. Bütün bu benzerliklere rağmen enflasyonu vergiden ayıran çok önemli bazı özellikler vardır:
1.Herşeyden önce enflasyon diğer vergilerden farklı olarak, yasama organının tasdikiyle yürürlüğe girmez.
2. Enflasyonu vergiden ayıran ikinci temel özellik, elde edilen gelirin sadece devlete gitmemesi, özel kesim ile devlet arasında bölüşümde elde edilecek pay, çeşitli unsurlara bağlı olarak değişecektir.
Enflasyonu açıklayan diğer görüşler
Enflasyonlar, genellikle talep şişkinliğinden ve maliyet masraflarının kabarmasından ileri gelebilir.
1. En çok rastlanan enflasyon tipi, talep şişkinliğidir. Harcamalar ve ihracat toplamının üretim ve ithalat tutarını aşması, talep enflasyonu belirtisidir.
2. Maliyet enflasyonları başlıca altı sebebe ilişkin olabilir:
a) Dış ticaretin kısıtlanmış bir rejime bağlı bulunması ve gümrük vergilerinin aşırı derecede yüksek olması,
b) Gider-istihlak-istihsal vergilerinin ağırlığı,
c) Mali tekeller ve eksik rekabet şartları,
d) faiz haddinin yüksekliği,
e) Toplu sözleşmelerle ücretlere yapılan zamlar,
f) Devalüasyon.
Enflasyonları, hızlarına göre de sınıflandırmak mümkündür:
1. Aşırı enflasyon, daima parasal karakterli olan bir talep şişkinliğidir. Emisyonun hızla kabarması, paradan kaçış ve tüketim humması, aşırı enflasyonun özellikleridir.
2. kronik enflasyon, yahut müzmin enflasyon, parasal karakterli olabilir veya olmayabilir. Bu tip enflasyonların özelliği, hızının mutedil fakat süresinin uzun olmasıdır.
3. Belirsiz enflasyon veya sürünen enflasyon durumunun özelliği, fiyat yükselişlerinin yavaş bir tempo izlemesidir.
Belirsiz enflasyonda, para kıymetinin bir yıldan diğerine kaydettiği düşüklüğü çok defa faiz haddi telafi edilebilir.
Enflasyonlar, iktisadi faaliyetin akışını başlıca üç yönden etkiler:
1. Gelirlerin dağılışı haksız bir değişikliğe uğrar. Halktan bir kısmının geliri, enflasyon hızından fazla ve bir kısmının geliri enflasyon hızından yavaş artar. Zengini daha varlıklı ve fakiri daha yoksul yapan bir durum hasıl olur. Satın alma gücündeki haksız değişiklikler, sosyal huzursuzluklara yol açar.
Spekülasyon kazançlarının alın teri kazancından çok daha verimli gözükmesi, aydınların psikolojisi üzerinde olumsuz etki yapar.
2. Enflasyonun prodüktivite ve kalite üzerinde zararlı tesirleri vardır. İş bulma kolaylığı ve kazançların rahatlığı, işçileri ve satıcıları kayıtsız ve müstağni davranışlara sevk eder. Kolay kazanan ve pervasız harcayan bir zümrenin türemesi, her türlü malı piyasaya sürmek fırsatını temin eder.
3. Enflasyon, dış ödemeler dengesini de sarsar. Sermayeler para kıymetinin emin ve para kirasının yüksek olduğu bölgelere açık veya gizli yollardan göç eder. Enflasyon hızı diğer ülkelerden fazla ise, ihracatın tıkandığı ve ithal mallarına rağbetin arttığı görülür. Turizm gelirinin gelişme temposu yavaşlar ve vatandaların dış seyahatlerdeki harcamaları çoğalır. 4. Enflasyon devrelerinde, sosyal gerginlikler şiddetlenir.
Enflasyonun sosyal etkileri
Enflasyon, servet ve gelir dağılımını değiştirici bir olaydır. Enflasyonda, haklı sebep olmaksızın refah ve varlık, bir sosyal tabakadan diğerine geçmektedir. Enflasyonun refahtan insanların aldıkları payı değiştirmesi, sosyal bünyede tepkilere yol açmaktadır.
Enflasyon hızı, servet ve gelirlerin kayma yönü üzerinde etkili olmaktadır. Aşırı ve hızlı enflasyonlarda zekalarını ve pratik bilgilerini borsa taklitlerindeki ustalıklarıyla birleştirebilen spekülatörler, hayret uyandırabilecek büyüklükte menfaatler elde etmektedirler. Creeping (sürünen) enflasyonlar, sınai
müteşebbisleri meydana getirmektedir. Emisyonun hissedilir artışlar gösterdiği kronik enflasyonlarda, ticari aracılar ve müstehlike (tüketiciye) doğrudan doğruya mal ve hizmet arzedenler, avantajlı bir ortamdan faydalanmaktadırlar.
Faiz hasılatıyle ve diğer basit karakterli gelirle yaşayanlar enflasyonların dilsiz kurbanlarıdır. Enflasyon şuurunun uyanmadığı ortamlarda, ücretler fiyatlara gecikerek intibak etmektedir. Sendikaların kuvveti ve bunaltıcı baskı yaptıkları devrelerde ise, ücretler fiyatların önüne geçmekte ve enflasyonist baskıya öncülük etmektedir.
Enflasyon temposunun hızlandırılması, spekülatif kazançları hızlandırdığı için sahne sanatkarlarına ve eğlence sanayiine kazançlı olmaktadır. Enflasyon nakdi sermayeyi tahrib etmektedir. Ancak bankalar, mevduat hacminin şişmesi dolayısıyla, nominal değer eksilişlerini fazlasıyla telafi edebilmektedir. Enflasyon devrelerinde, milli karakter temellerinden sarsılmaktadır. Manevi ve ahlaki değerler küçümsenmektedir. kumar iptilası yayılmaktadır. Keyif verici maddeler tüketimi artmaktadır. gıda şartları bozulmakta ve genel sağlık durumu sarsılmaktadır. Yolsuzluklar çoğalmaktadır. Memurların rüşvet aldıklarına dair söylentiler fazlalaşmaktadır. Polis vak’aları, trafik kazaları ve boşanmalar yoğunlaşmaktadır.
Uzun süreli kronik enflasyonlar, öğretmenlerin sosyal statülerini ve geçim şartlarını geriletmektedir.
Böylece yeni neslin kültür seviyesi düşmekte ve gençler dejenere akımlara kolaylıkla sürüklenmektedir. Dejenere çocukların oranı, enflasyondan iktisaden yararlanmış ailelerde daha yüksek olmaktadır.
Einaudi ve Spitzmüller gibi iktisatçılar enflasyonun topluma bozgunla sonuçlanmış bir savaştan daha pahalıya mal olduğunu söylemişlerdir.
Aşırı enflasyon (Hyperinflation):
Bu durumda para değeri baş döndürücü hızla düşer. 1920 Almanya, 1921 Avusturya, 1921 Rusya, 1922 Macaristan, 1922 Polonya, 1943 Yunanistan, 1945 Macaristan enflasyonları bu husustaki en aşırı örnekleri teşkil eder. Daha yakın yıllarda çeşitli ülkelerde, özellikle Güney Amerika’da rastlanan enflasyonlar, bu örneklerin boyutlarına ulaşmasalar dahi, enflasyonu ılımlı ölçüde tutabilmenin ne kadar güç olduğunu ve fiyat artışları vetiresinin nasıl kolayca dejenere olacağını göstermek bakımından ibret vericidir.
Büyük Alman enflasyonunda para değerinin düşme hızına tanınmış istatistikçi Ernst Wegemann şu örneği vermiştir:
"Bir milyon markı olan bir şahıs, 1920’de fabrika alabilirdi. 1921’de aynı para bir köşk almaya yetiyordu. Bir milyon, 1922’de bir otomobil fiyatı idi. 1923’ün ilk yarısında bir milyona ancak bir kat elbise diktirebilirdi. 1923’ün ikinci yarısında ise, bir milyon mark sadece bir tomar basılı kağıt olmaktan başka bir değer taşımıyordu."
Aşırı enflasyonlar, daima parasal karakterlidir. Para kıymetinin düşmesi banknot ve kredi hacmindeki kontrolsuz ve sınırsız şişmeden ileri gelir. Bu tip enflasyonlar, para değerinin kısa sürede sıfıra yaklaşmasıyla veya inmesiyle sonuçlanabilir.
Para aşırı enflasyonlarda, kıymet ölçüsü ve tasarruf aleti olmak niteliğini kaybeder, banknotların mübadele aracı olarak gördükleri hizmet de, ciddi suratte aksar. Alış veriş, trampa usulü ile yapılmaya başlar. Mukavelelerde altın kayda konulması, yaygın tatbikat halini alır. Çeşitli kurumlar yardımcı paralar çıkartmaya koyulurlar. Büyük Alman enflasyonunda çıkartılan yardımcı paraların sayısı iki bini aşmıştır.
Aşırı enflasyonlarda, para önünden kaçış denilen olayla kaşılaşılır. Reel kıymetlere talep hücum derecesini bulur. Fiyat endeksleri, astronomik rakamlara erişir. Nakdi tasarrufun değeri sıfıra inmeye yüz tutar. Marjinal tüketim eğilimi azami derecesine yaklaşır ve erişir. İhracat tıkanır. Servet ve gelirlerin bölünüşü değişir. Süratli servet yapan ve enflasyon zenginleri denilen bir tabaka belirir. Gelirlerin büyük kısmı, sayılı ellerde toplanır.
Müşahedeler, aşırı enflasyonlarda siyasi ve sosyal huzursuzlukların arttığını ve ortalıkta bir spekülasyon hummasının hüküm sürdüğünü ortaya koymaktadır. Aşırı enflasyonun sosyal bünyede yaptığı tahribat büyüktür. Ahlak seviyesi sarsılır. aile bağları gevşer. Boşanma ve suç istatistikleri yükselir. Sosyal değer yargıları an’anevi ölçülerden ayrılır. Siyasi huzursuzluklar şiddetlenir. Aşırı cereyanlar kuvvet kazanır.
Büyük Alman enflasyonunu inceleyerek iktisat ilmine önemli katkılarda bulunan ilim adamları arasında bilhassa Constantino, Bresciani, Turroni ve Albert Aftalion zikredilebilir.
Alman enflasyonu:
1919-1923 arasında Almanya’da para değerinin şiddetli iktisadi ve sosyal sarsıntılar doğurarak aklın almayacağı surette düşmesi olayıdır.
Almanya Birinci Dünya Savaşı masraflarının bir kısmını, çıkardığı hazine bonolarına karşılık Reichsbank’tan aldığı kredilerle finanse etmişti. Bu finansman usulü 1914-18 arasında tedavüldeki banknot miktarının ve fiyatların artmasına yol açmıştı.
Harpten sonra Almanya’nın ödemeye mecbur kaldığı muazzam harp tazminatı ve yenilgiyle ilgili diğer çeşitli masraflar yine kısmen Reichsbank’a başvurulmak suretiyle karşılanmıştı. Dolayısıyla tedavüldeki kağıt paranın ve fiyatların artışı hızlanarak devam etmişti. Bir müddet sonra da, bu hareket kendiliğinden şiddetlenmeye başlamıştı. Gerçekten bir yandan vergi hasılatı, fiyat yükselişleri, dolayısıyla kabaran devlet masraflarının gittikçe gerisinde kalmış ve bundan tedavülü yeniden genişletmek lüzumu doğmuştu. Öte yandan fiyatların günden güne (hatta sonraları saatten saate) yükselmesi karşısında mark’a güvenini tamamıyla kaybeden halk, elindeki parayı derhal mala çevirmeğe bakmış ve böylece paranın tedavül sürati durmadan artmıştır. Ruhr havzasının 1923 başında Fransız ordusu tarafından işgalinden sonra hareket başdöndürücü bir hız kazanmıştı. Harpten evvel 4.2 mark olan dolar, 30 Kasım 1923’de 4.2 trilyona çıkmıştı.
Enflasyon, başlangıçta üretimin artmasına engel olmamıştı. Fakat hızlandırıcı, mütedavil sermayeleri eritmek, gelecek için herhangi bir hesap yapma imkanını ortadan kaldırmak ve kredi mal teminini güçleştirmek suretiyle istihsali aksatmıştı. Üretim endeksi (1913= 100) 1921’de 77, 1922’de 86’ya çıkmışken, 1923’te 54’te düşmüştür. Ayrıca bütün borçluların (bu arada en büyük borçlu olan devletin) borçları fiilen silinmişti. Buna karşılık alacakların, marka yatırılmış olan paraların, bütün tasarrufların değeri sıfıra inmişti. Bu sonuncu olay da orta sınıfları kökünden sarsmıştı. Tasarruf eğilimini zayıflatmak, israf ve spekülasyon eğilimlerini kuvvetlendirmek suretiyle Alman enflasyonunun pek kötü ahlaki etkileri de olmuştur.
1923 sonunda Rentenbank adlı bir banka kurulmuş ve buna, bütün Alman taşınmaz malları üzerinde tesis edilecek ipotek, ticari ve sınai müesseselerin altınla ödenecek tahvilatı karşılığında, Rentenmark adlı değeri 1 trilyon kağıt mark olarak tespit edilen yeni bir para çıkarmak yetkisi verilmiştir. Reichsbank’ın hükümete ve iş alemine vereceği krediler sıkı bir surette sınırlandırıldığından, Rentenmark tedricen halkın güvenini kazanmış ve para yeniden istikrara kavuşmuştur. Bir müdet sonra Rentenbank tedavülden kaldırılmıştır. Banknot ihraç hakkı çeşitli kayıtlar altında, tekrar Reichsbank’a verilmiştir. Rentenmark’ın yerini yine Reichsmark almıştır.
Alman enflasyonunun nasıl bu derece şumullenebildiği çok münakaşa edilen bir meseledir. Alman hükümetinin, borçlarından kurtulmak ve harp tazminatını ödeyemeyeceğini ortaya koymak amacıyla, enflasyonu bilerek frenlemediğini iddia edenler vardır.
Sözlükte "enflasyon" ne demek?
1. Dolanımdaki para miktarıyla, malların ve satın alınabilir hizmetlerin toplamı arasındaki açığın büyümesinden ortaya çıkan ve fiyatların toptan yükselişi, para değerinin düşmesi biçiminde kendini gösteren ekonomik parasal süreç, paraşişkinliği.
2. Pahalılık, hayat pahalılığı.
3. Gereğinden fazla artış, şişkinlik.
Cümle içinde kullanımı
Esnaf, enflasyonun acısını fiyatları insafsızca artırarak çıkarıyor.
- H. Taner
Enflasyon kelimesinin ingilizcesi
adj. inflationary
n. inflation
Köken: Fransızca
Enflasyon ne demek? (Ekonomi)
(Inflation) Önemli bir ekonomik istikrarsızlık şekli. Fiyatlar genel düzeyinin sürekli biçimde ve önemli oranlarda artması ve dolayısıyla paranın satmalma gücünü yitirmesi şeklinde tanımlanabilir. Enflasyon, nedenlerine göre genellikle maliyet enflasyonu ve talep enflasyonu diye ikiye ayrılır. Birinci yaklaşım enflasyonu üretim maliyetlerindeki yükselmelerle açıklamaya çalışır. Örneğin bir ham madde fiyatındaki artış maliyetleri, maliyetlerdeki artış da fiyatları yükseltir. Diğer yandan fiyatlardaki yükselme işçilerin reel gelirini düşürerek ücretlerin artırılmasına yol açar, yüksek ücretler de yeniden maliyetleri ve fiyatları yukarı doğru iter. Böylece bu yaklaşıma göre, maliyet faktörlerinden birisinin fiyatındaki yükselme bir ücret - fiyat çekişmesine, dolayısıyla da enflasyona yol açar. i kinci yaklaşımda ise ekonominin tam çalışma düzeyinde veya ona yakın bir durumda bulunduğu sırada toplam talebin mal ve hizmet arzını aşacak biçimde genişlemesi üzerinde durulur. Ekonomide atıl kapasite bulunduğu bir durumda (Bkz. Eksik İstihdam) toplam harcamalar artırılırsa reel üretim artar ve ekonomi tam çalışma düzeyine doğru gelişir. Ancak tam çalışma düzeyinden sonraki talep genişlemesi reel üretimi değil milli gelirin parasal ifadesini yani fiyatlar genel düzeyini artırır. Bu açıklamalar Keynes’in Milli Gelir Modeline dayanmaktadır. Bununla birlikte, az gelişmiş ülkelerdeki, üretim artışını engelleyen çeşitli darboğazlar dolayısıyla (döviz yetersizlikleri, teknik eleman yoklukları, sermaye kıtlığı, v.s. gibi) ekonomi, eksik istihdam içinde bulunduğu sırada da talep artışları reel üretimi değil, fiyatlar genel seviyesini artırabilir. Birçok ülkede talep artışı doğuran nedenler arasında, geniş kamu harcamalarına girişilmesi ve vergi gelirlerinin sınırlı olması dolayısıyla bu harcamaların merkez bankasının karşılıksız para basması (Bkz. Emisyon) veya iç borçlanma ile finanse edilmesi önemli bir yer tutar. Ülkemizde de bütçe Açıklan enflasyonun başlıca nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Enflasyon ekonomik bakımdan olduğu kadar sosyal ve siyasal etkileri bakımından da arzulanmayan bir olaydır. Paranın reel değerini düşürerek tasarrufları caydırır, harcamaları özendirir ve paradan kaçış olayına neden olur. Verimli yatırımların yapılmasını da engeller. Üretim çeşitli darboğazlarla karşı karşıya olduğu için iş adamları, verimli alanlara değil, gayrimenkul, altın, döviz gibi alanlara yatırımı daha karlı ve kolay bulurlar. Enflasyonun doğurduğu yüksek talep ithalatı artırırken ihracatı caydırır, dolayısıyla dış açıkları büyültücü etki yapar. Enflasyon gelir dağılımındaki dengesizlikleri büsbütün artırır. Belirli sınıflar, sattıkları veya ürettikleri malların fiyatlarında sürekli ayarlamalar yaparak enflasyonun olumsuz etkilerinden korunmaya veya bundan yarar sağlamaya çalışırlar. Oysa maaşlılar, ücretliler, emekli, dul ve yetim aylığı alanlar gibi sabit gelirliler, maaşlarında her zaman ayarlama yapmak olanağına sahip olmadıkları için, enflasyondan büyük reel gelir kayıplarına uğrarlar. Enflasyonu önlemek için toplam talebi kısmaya yönelik daraltıcı para politikası ve maliye politikası yanında üretimi artırmaya, maliyetlerdeki artışları önlemeye yönelik politikalar izlemek gerekir. Bu arada döviz arzının bollaşması, ithal malı ara malları, ham madde ve zaruri gıda maddeleri arzını artırarak iç fiyat artışlarını engelleyici etkide bulunur. Bu konuda devletin, giderlerini emisyon yoluyla değil, vergi gelirlerini artırarak karşılamaya çalışması ve açık bütçeden kaçınılması da büyük önem taşır. Kuşkusuz burada söz konusu olan şiddetli fiyat artışlarıdır. Yoksa her ekonominin kendi koşullarına göre değişebilen makul düzeylerdeki enflasyon oranlarının ekonomiyi canlandırıcı etkilerde bulunacağı genellikle kabul edilmektedir (Bkz. Keynes Ekonomisi, Enflasyonist Açık, Stagflasyon).
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder